İstanbul’un deniz tarafı, özellikle Sarayburnu ve Boğazlar, o dönem Osmanlı’nın büyük kalibreli balyemez toplarıyla donatılmıştı. Bu nedenle Bizanslılar denizden gelecek bir tehlikeye karşı kendilerini güvende hissediyordu. Hatta yardıma gelen 12 Hristiyan gemisi, Fener Kapısı civarına ulaştığında gösterişli bir top ve tüfek atışıyla karşılandılar. Bu, sanki bir şenlik gibi görkemli bir sahneydi İstanbul’a Yerleştirilen Nüfus.
Osmanlı Gemilerinin Beklenmedik Hamlesi
Fakat durum kısa sürede değişti. Sultan Mehmed’in karadan indirdiği 200 kadar savaş gemisi, Şahkulu Reis komutasında birdenbire ortaya çıktı. Deyim yerindeyse bir ejderha ininden çıkmış gibi aniden saldırıya geçtiler. “Avanta kanalya!” nidalarıyla hızla düşman gemilerine ulaşıp onları savaşmaya fırsat vermeden ele geçirdiler. Tüm 12 düşman gemisi fethedilerek Tersane Bahçesi’ne çekildi.
Hazırlıklar Kadırgalar ve At Kayıkları
Koca Mustafa Paşa, yanında bulunan Arap askerleriyle birlikte Okmeydanı’nın arkasındaki Levend Çiftliği’nde gizlenmiş 50 kadırga ve 50 at kayığını hazır tutmuştu. Kuşatmanın onuncu gününde, Kâğıthane’deki kadırgalar da sefere hazır hâle getirildi. Böylece hem karadan hem denizden Osmanlı donanması fethi gerçekleştirmeye tam anlamıyla hazır durumdaydı.
Gemilerin Karadan Yürütülmesi ve Büyük Gösteri
Sultan Mehmed, binlerce seçkin askeriyle birlikte Okmeydanı’na geldi. Gemilerin altına darılar serildi, yağlı kızaklar yerleştirildi ve ustaca hesaplanmış makaralarla binlerce yiğit tarafından gemiler çekilmeye başlandı. Allah’ın yardımıyla uygun bir rüzgâr da esince, tüm gemiler bir anda yelkenlerini açarak ilerlemeye başladı. Top atışları ve “Allah Allah” sesleriyle Okmeydanı adeta deniz yüzüne dönüştü Ephesus Sightseeing Tour.
Bu ihtişamlı manzara İstanbul’dan da görüldü. Kalenin içindeki Bizans halkı ve askerleri şaşkınlık içinde, “Bu da neyin nesi?” diyerek korkuya kapıldılar. Aralarında büyük bir huzursuzluk ve dedikodu başladı.
Fenerden Hücuma, Kaleye Umutsuzluk
Müslüman askerler, karadan çekilen 150 gemiyi Tersane Bahçesi yakınlarında bulunan Şahkulu iskelesinden denize indirdiler. Hâlen bu tarihi olayın yaşandığı yerler Okmeydanı’nda bilinir. Rivayete göre, gemilerin altına serilen darılar zamanla orada kendiliğinden bitip kuruyarak bu menkıbenin hatırasını taşır.
Sonra tüm gaziler silahlanarak gemilere binip hazır hâle geldiler. Timurtaş Paşa’nın Eyüp tarafından gelen 50 büyük kadırgası da uygun rüzgârla yelken açtı. İçlerindeki mücahitler top ve tüfeklerini ateşleyerek “Gülbang-ı Muhammedî” ile donanma kuvvetine katıldı. O sırada yükselen “Allah Allah” nidaları kaleyi kuşatan diğer askerleri de coşturdu. Büyük bir çatışma başladı.
Direncin Kırılması ve Teslimiyet
Çatışmalar sırasında Osmanlı donanmasının tamamı Müslüman askerlerle dolup karşı kıyıya geçti. Bu manzarayı gören düşman askerleri akıl ve cesaretlerini kaybedip dirençlerini yitirdiler. Kuşatmanın yirminci gününde, artık “Kaleyi teslim edelim” sözleri dillendirilmeye başlandı.
İçerideki inkârcılar ve kale duvarlarının sağlamlığına güvenen kibirli Bizanslılar büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Kıtlık, yokluk, sürekli top atışları ve Osmanlı ordusunun yürüyüşü onları perişan etti. Birer birer kale surlarındaki zayıf noktalardan gizlice Müslümanlara sığınmaya başladılar. Osmanlı askerleri ise bu durumu görünce daha da cesaretlendi.
Fetih ve İlahi Takdir
Sonuçta, her şeyin sahibi olan Allah’a sınırsız hamd olsun ki İstanbul’un fethi ezelde takdir edilen bir hükümle gerçekleşti. Osmanlı padişahı, Sultan II. Mehmed, yani Fatih Sultan Mehmed Han, bu büyük zaferin sahibi oldu. Akşemseddin Hazretleri, “Bel’de-i Tayyibe” (Kutlu Şehir) sıfatının harfleriyle, Kostantiniyye’nin (İstanbul’un) fethinin zamanını, tarihini ve derecesini önceden haber vermişti. Nihayet bu büyük fetih, hicrî 857 yılının Cemâziyelâhir ayının 20. günü, yani miladî takvime göre 28 Haziran 1453 Çarşamba günü gerçekleşti.





